kokteyl partisi etkisi ne demek?

Kokteyl partisi etkisi; beynin, kişinin işitsel dikkatini belirli bir uyarıcıya odaklayıp (beyindeki seçici dikkatin bir türü) , diğer bir dizi uyaranı filtreleyerek dışarıda bırakma becerisini ifade eden kavramdır. Tıpkı gürültülü bir partiye katılan bir kişinin ortam gürültüsünü yok sayarak tek bir sohbete odaklanabilmesi gibi.123 Dinleyiciler, hem farklı uyaranları farklı akışlara ayırma hem de daha sonra hangi akışların kendileri için en uygun olduğuna karar verme yeteneğine sahiptir.4 Bu nedenle, kişinin duyusal belleğinin kişi farkında olmadan tüm uyaranları ayrıştırdığı ve ayrı bilgi parçalarını dikkat çekmelerine göre sınıflandırdığı öne sürülmüştür.5 Bu etki çoğu insanın tek bir sesi izleyip, diğerlerini görmezden gelmelerine izin veren mekanizmadır. Bir başka ifadeyle, dikkat yöneltilmeyen uyaranda geçen önemli kelimelerin hemen tespit edilebilmesine, örneğin birinin bir gürültü içinde kendi adı geçtiği zaman bunu fark etmesine, dair fenomenini tanımlar.67

Uyaranların bu şekilde ayrılamaması, bazı izlenirken diğerlerinin görmezden gelinmesinin mümkün olmaması sorunu bazen kokteyl partisi problemi 8 veya kokteyl partisi sağırlığı olarak adlandırılır .9

Nörolojik temel (ve binaural işleme)

Kokteyl partisi etkisine ilişkin işitsel dikkat, esas olarak üst temporal girusun sol yarımküresinde (birincil işitsel korteksin olduğu yerde) meydana gelir; inferior frontal girus, superior parietal sulkus ve intraparietal sulkusu içeren bir fronto-parietal ağ aynı zamanda dikkat değiştirme, dil işleme ve dikkat kontrolü eylemlerinden sorumludur.10 Hem hedef akış (ilgilenilen daha önemli bilgi) hem de rekabet eden/müdahale eden akışlar, sol yarımkürede aynı şekilde işlenir. Ancak fMRI taramaları, hedef akışlara rakip akışlardan daha fazla dikkat verildiğini gösterir.11

Dahası, superior temporal girustaki (STG) hedef akışa yönelik aktivitenin, diğer uyarıcı akışlar ortaya çıktığında azaldığını/sekteye uğradığını görüyoruz. "Kokteyl partisi etkisi", yani gürültü içerisindeki önemli uyaranları tespit etme yeteneği, aynı zamanda "kokteyl partisi problemi" olarak da adlandırılmıştır. Çünkü seçici dikkat kabiliyetimiz, bir yandan da nörolojik düzeyde dikkatin etkinliğini düşürmektedir.12

Kokteyl partisi etkisi, binaural efekt olarak bilinen, iki kulakla işitilmesi durumunda en iyi sonucu verir. Tek bir kulağı duyan insanlar, iki kulağı duyan insanlara göre gürültüden çok daha fazla etkileniyorlar.13 İki kulak kullanmanın yararı, kısmen ses kaynaklarının lokalizasyonu ile ilgili olabilir. İşitme sistemi, aynı anda en az iki ses kaynağının yerini belirleyebilir ve su seslerin karakteristiklerini doğru olarak saptayabilir. Bir ses kaynağının yerini tespit eder etmez, bu ses kaynağının sinyallerini, gürültüyü oluşturan ses kaynaklarından çıkarabilir.14 Ancak, binaural olmanın esas avantajı diğer iki süreçte ortaya çıkar: daha iyi kulakla dinleme ve binaural çıkarımsama (unmasking). Daha iyi kulakla dinleme, kulaklar arasındaki farktan yararlanarak, gelen sinyalin gürültüye oranından daha iyi faydalanmayı sağlayan bir süreçtir15. Binaural çıkarımsama ise, gürültünün içinden diğer sesleri çıkarabilmek için iki kulaktan gelen sinyallerin kombinasyonunu kullanma sürecidir.

Geçmiş Çalışmalar

1950'lerin başlarında, dikkat araştırmalarının çoğu hava trafik kontrolörlerinin karşılaştığı sorunlara dayanır. O sırada kontrolörler, kontrol kulesindeki hoparlörler üzerinden pilotlardan mesajlar alırdı. Tek bir hoparlör üzerinden birçok pilotun karışmış seslerini duymak, kontrolörün görevini çok zorlaştırmaktaydı.16 Koktely partisi etkisi, ilk olarak 1953 yılında Colin Cherry tarafından tanımlanmış ve "kokteyl partisi problemi" olarak adlandırılmıştır.17 Cherry, katılımcıların iki farklı mesajı aynı anda tek bir hoparlörden dinledikleri ve onları ayırmaya çalıştıkları dikkat deneyleri yapmış; bu daha sonra dikotik dinleme olarak adlandırmıştır.18 Çalışması, sesleri arka plan gürültüsünden ayırma yeteneğinin; konuşmacının cinsiyeti, sesin geldiği yön, ses yüksekliği ve konuşma hızı gibi birçok değişkenden etkilendiğini ortaya koymuştur.

Cherry, insanların gürültü içinde bir mesaja nasıl odaklandıklarını daha detaylı incelemek için konuşma kopyalama (speech shadowing) görevini geliştirmiştir. Kopyalama görevinde katılımcılar, her kulağa farklı bir mesaj gönderen özel bir kulaklık takarlar. Katılımcıdan, belirli bir kulakta (kanal) duyulan mesajı yüksek sesle tekrar etmesi istenir.19 Bu çalışmayla, katılımcıların kendi adlarını kopyalamadıkları kanaldan gelse bile fark edebildikleri keşfedilmiştir.20 Daha sonra, Cherry'nin kopyalama deneyini 1959'da kullanan Neville Moray, öznel olarak "önemli" mesajlar dışında, dikkat verilmeyen kanaldaki mesajların algılanamadığı sonucuna varmıştır.

Daha güncel çalışmalar

Seçici dikkat her yaşta kendini gösterir. Bebekler, ebeveynlerinin sesleri gibi kendilerine tanıdık gelen bir ses duyduklarında o yöne başlarını çevirirler.21 Bu, bebeklerin çevrelerindeki belirli uyaranlarla seçerek ilgilendiklerini gösterir. Dahası, seçici dikkat üstüne yapılan çalışmalar; bebeklerin yetişkin bir ses tonuna göre "bebek" konuşmasını tercih ettiklerini göstermektedir.22 Yani, bebekler konuşma tonundaki fiziksel değişiklikleri fark edebilirler. Ancak, arka plan gürültüsünün içinde ses tonu gibi fiziksel farklılıkları saptamadaki doğruluk zamanla artar. Bebekler, uyaranları görmezden geliyor olabilir, çünkü isimleri tanıdık gelse de bu kadar küçük yaşta onlar için daha fazla bir anlam ifade etmez. Öte yandan, araştırmalar daha muhtemel senaryonun; bebeklerin dikkat dağıtıcı sesin ortasında kendilerine söylenen kelimenin kendi adları olduğunu anlamadıklarını ve bu nedenle yanıt vermedikleri olduğunu göstermektedir.23 Önemsenmeyen uyaranları filtreleme yeteneği genç yetişkinlikte en üst düzeyine ulaşır. Arka plandaki gürültü öznel olarak önemli görülen mesajlar içeriyorsa; yaşlılar, genç yetişkinlere kıyasla tek bir sohbete odaklanmakta daha fazla zorlanır.

İnsanların dikkatini çeken bazı mesaj örnekleri arasında kişisel isimler ve tabu olan kelimeler bulunmaktadır. Kişilerin kendi isimlerine seçici dikkat gösterme yeteneği; 5 aylık kadar küçük bebeklerde bile gözlenip, 13 aylıkken tamamen gelişmiş görünmektedir.24 Bu alandaki birçok uzmanla birlikte Anne Treisman, insanların isimler gibi öznel öneme sahip kelimeleri tespit etmeye güdümlü olduklarını belirtir. Bu fikrini, kişilerin bu kelimeleri fark etmek için diğer kelimelere göre daha az algısal bilgiye ihtiyaç duyabileceklerini söyleyerek açıklar.25 Dikkat yöneltilmeyen kanaldayken bile bir ölçüde anlaşılan bir başka uyaransa tabu kelimelerdir.26 Çoğunluğu insanı uyaran müstehcen içeriklere sahip olan bu kelimeler, genellikle kopyalama görevini sekteye uğratırlar.27 Tabu kelimeler, bir dil anlayışı ve geniş bir kelime dağarcığı edindikleri çağa kadar çocukların seçici dikkatini etkilemez.

Yaşlandıkça seçici dikkat dalgalanmaya başlar. Daha yaşlı olan yetişkinler, konuşma akışlarını ayırt etmede daha uzun gecikme sürelerine sahiptir. Bu, tipik olarak, genel bilişsel yeteneğin yaşlılıkla birlikte (hafıza, görsel algı, yüksek düzey işleyiş vb.) azalmaya başladığı gerçeğiyle ilişkilendirilir.2829

Daha da yakın dönemli araştırmalara bakacak olursak, kokteyl partisi problemini incelemek için modern sinirbilim teknikleri uygulandığını görürüz. Bu tür çalışmaları yapan bazı önemli araştırmacılar arasında; elektrokortikografi kullanan Edward Chang, Nima Mesgarani, Charles Schroeder; manyetoensefalografi kullanan Jonathan Simon, Mounya Elhilali, Adrian KC Lee, Shihab Shamma, Barbara Shinn-Cunningham ve Jyrki Ahveninen; Elektroensefalografi kullanan Jyrki Ahveninen, Edmund Lalor ve Barbara Shinn-Cunningham ; ve Jyrki Ahveninen ve Lee M. Miller fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme kullanarak.

Dikkat modelleri

Bize ulaşan tüm bilgileri işleyemeyiz. Teoride, neye dikkat edileceğinin seçimi belli bir kurala göre veya rastgele olabilir.30 Örneğin, sürüş sırasında, sürücüler olay yerinde bulunan diğer uyaranlardan ziyade trafik ışıklarına odaklanabilir. Bu tür durumlarda, sunulan uyaranların hangi bölümünün önemli olduğunun seçilmesi zorunludur. Psikolojideki temel bir soru, bu seçimin ne zaman gerçekleştiğidir.31 Bu sorun, erken mi geç mi tartışmasına evrilmiştir. Bu tartışmanın temeli, Cherry'nin dikotik dinleme deneylerinde bulunabilir. Katılımcılar, takip etmedikleri kanalda gerçekleşen; konuşmacının cinsiyetinin değişmesi, ses yüksekliği gibi fiziksel değişikliklerin yanı sıra, kendi isimleri gibi uyaranları da fark edebildiler. Bu gözlem, takip edilmeyen mesajın anlamının, onu seçmeden önce mi sonra mı işlendiği sorusunu ortaya çıkarmıştır. Önceki seçici dikkat modeline göre, seçim gerçekleşmeden önce çok az bilgi işlendiği düşünülürdü. Daha yeni seçici dikkat modellerine göre, semantik gibi bilgilerin de seçim gerçekleşmeden önce işlendiği düşünülmektedir.

Broadbent

Erken seçici dikkat mekanizmalarını keşfetmeye dair en eski çalışma, filtre modeli olarak bilinen bir teori öne süren Donald Broadbent tarafından gerçekleştirildi. Bu model, dikotik dinleme testi kullanılarak oluşturulmuştur. Araştırması, çoğu katılımcının aktif olarak takip ettikleri kanaldaki bilgileri hatırlama konusunda başarılı olduklarını, ancak takip etmedikleri kanaldaki bilgileri hatırlama konusunda çok daha başarısız olduklarını gösterdi. Bu da Broadbent'i beyinde ilgilenmeyi seçmediğimiz bilgileri bloke edebilecek bir "filtre" mekanizması olması gerektiği sonucuna götürdü. Filtre modelinin şu şekilde çalıştığı varsayılmıştır: bilgi beyne duyu organları (bu durumda kulaklar) yoluyla girdikten sonra, ona dikkat etmemize yetecek bir süre boyunca bir tampon bellek sistemi olan duyusal bellekte depolanır.32 Bilgi daha fazla işlenmeden önce, filtre mekanizması yalnızca seçilen bilginin geçmesine izin verir. Seçilen bilgiler daha sonra, kısa süreli bellekle ilişkili olan ve uzun süreli bellekle iletişim kuran çalışma belleğine aktarılır. Bu modelde işitsel bilgilerin seçilmesi veya takip edilmemesi, konum ve şiddet gibi fiziksel özelliklerine bağlıdır.3334 Bazı kişiler, bunun süreklilik ve kapalılık dahil Gestalt özellikleri temelinde ele alınabileceğini öne sürmektedir.35 Broadbent için bu, insanların bir seferde yalnızca bir bilgi kaynağını izlemeyi seçerken diğerlerini dışlama mekanizmasını açıklamıştır. Bununla birlikte, Broadbent'in modeli; anlamsal öneme sahip kelimelerin, örneğin bireyin kendi isminin, takip edilmeyen bir kanalda olmasına rağmen anında dikkat çekmesi gözlemini açıklayamamıştır.

Broadbent'in deneylerinden kısa bir süre sonra, Oxford lisans öğrencileri Gray ve Wedderburn, kelimelerin kulaklara bölünmesi yerine, anlamlı ifadeler üreten tek heceli kelimeler kullandıkları bir dikotik dinleme deneyi gerçekleştirdiler.36 Örneğin, "Dear, one, Jane" kelimeleri bazen sırayla sağ kulağa sunulurken, "three, Aunt, six" kelimeleri sol kulağa eş zamanlı olarak sunuldu. Katılımcıların çoğu sayıları hatırlamaktansa "Dear Aunt Jane" ifadesini hatırladılar. Ayrıca, sayıları sunuldukları sırayla hatırlamaktansa kelime öbeğindeki kelimeleri sıralarıyla hatırlama oranları daha yüksekti. Bu bulgu, Broadbent'in tam filtreleme teorisine aykırıdır. Çünkü filtre mekanizmasının kanallar arasında geçiş yapmak için zamanı olmayacaktır. Bu da, anlamın filtrelemeden önce işleniyor olabileceğini gösterir.

Treisman

Daha sonra bu mevcut seçici dikkat (dikkat kontrolü) teorisine ek olarak, Anne Treisman <i id="mwog">zayıflama modelini</i> geliştirdi.37 Bu modelde bilgi, bir filtre mekanizması aracılığıyla işlendiğinde, Broadbent'in söylediği gibi tamamen engellenmez. Bunun yerine, zayıflatılır ve bilinçsiz bir düzeyde tüm aşamalardan geçerek işlenir. Treisman ayrıca, anlamsal önemine göre bazı kelimelerin takip edilmeyen kanalda da dikkat çekebileceği bir eşik mekanizması öne sürer. Ona göre kişinin kendi adı düşük bir eşik değerine (yani yüksek bir anlama) sahiptir. Bu nedenle daha kolay tanınır. Aynı ilke, aciliyet belirten durumlara dair ateş gibi kelimeler için de geçerlidir. Treisman, bunun gerçekleşmesinin tek yolunun, bilginin takip edilmeyen akışta sürekli olarak işleniyor olması olduğunu savunmaktadır.

Deutsch ve Deutsch

Müzik algısı ve işitsel ilüzyonlar alanındaki çalışmaları ile tanınan Diana Deutsch, dikkat modellerine de önemli katkılarda bulundu. Deutsch & Deutsch 38 ve Norman 39, anlamsal öneme göre kelimelerin nasıl seçilebileceğini daha ayrıntılı olarak açıklamak için, anlama dayalı ikinci bir seçim mekanizması içeren bir dikkat modeli önerdiler. Deutsch-Norman modeli olarak bilinen modelde, takip edilmeyen akıştaki bilgiler, Treisman modelinin öne sürdüğü gibi, çalışan belleğe kadar işlenmez. Bunun yerine, örüntü tanımadan sonra ikincil bir filtreden geçirilir. İkincil filtre tarafından önemsiz görülürse, çalışma belleğine girmesi engellenir.

Kahneman

Daniel Kahneman de farklı bir dikkat modeli önermiştir. Bu model, dikkati seçim açısından değil, kapasite açısından tanımlamasıyla önceki modellerden farklıdır. Kahneman için dikkat, çeşitli uyaranlar arasında bölüştürülecek bir kaynaktır.40 Bu görüş başka kişilerce de desteklenmiştir.414243 Bu model dikkatin ne zaman odaklandığını değil, nasıl odaklandığını açıklar. Kahneman'a göre dikkat genellikle uyarılma ile belirlenir. Yerkes-Dodson yasası, uyarılmanın orta seviyelerde ideal olacağını öngörür. Yani kişi aşırı veya az uyarıldığında performans zayıflayacaktır. Narayan ve arkadaşları, arka plan sesleri çok fazla ve karmaşık olduğunda, işitsel uyaranları ayırt etme becerisinde keskin bir düşüş olduğunu keşfetmiştir. Bu durum, aşırı uyarılmanın dikkat üstündeki olumsuz etkisinin kanıtıdır. Dolayısıyla, uyarılma mevcut dikkat kapasitemizi belirler. Ardından, mevcut dikkatimizi çeşitli olası faaliyetler arasında dağıtmak için bir paylaştırma politikası hareket eder. En çok dikkat, paylaştırma politikasına göre en önemli sayılanlara gösterilecektir. Paylaştırma politikası, kalıcı eğilimlerden ve anlık niyetlerden etkilenir. Odaklanmış bir dikkat gerektiren anlık niyetler, kalıcı eğilimlere göre daha fazla dikkat kaynağı gerektirir.44 Ek olarak, dikkat kapasitesi ile ilgili sürekli devam eden bir değerlendirme vardır. Diğer bir ifadeyle, fazla dikkat kaynağı gerektiren faaliyetler, dikkat kapasitesini düşürecek ve paylaşım politikasını etkileyecektir. Bu durumda, eğer bir faaliyet dikkat kaynaklarını çok fazla tüketiyorsa, paylaştırma politikası muhtemelen kaynakları ona yönlendirmeyi bırakacak ve bunun yerine daha az maliyetli görevlere odaklanacaktır. Kahneman'ın modeli, kokteyl partisi olgusunu, anlık niyetlerin belirli bir işitsel uyarana odaklanmasına izin verebileceğini; ancak kalıcı eğilimlerin (bunlar anlamsal öneme sahip kelimeleri içerebilir) dikkatimizi çekebileceğini söyleyerek açıklar. Kahneman'ın modelinin seçim modelleriyle çelişmediğini ve onları desteklemek için de kullanılabileceğini belirtmek önemlidir.

Görsel bağlantılar

Bazı araştırmalar, kokteyl etkisinin sadece işitsel bir fenomen olmadığını ve görsel bilgiler için de etkili olabileceğini göstermiştir. Örneğin Shapiro ve arkadaşları görsel bir testle takip edilmeyen bir durumda katılımcılara kendi isimleri gösterildiğinde bunu kolayca fark ettikletini gözlemlediler.45 Treisman veya Deutsch-Norman modelleri gibi geç dikkat kontrolüne uygun bir model benimseyerek, erken seçimin böyle bir fenomeni açıklamayacağını öne sürmüşlerdir.

Hayvanlarda etkisi

Koro halinde iletişim kuran kurbağalar ve böcekler, akustik iletişim kuran ötücü kuşlar; aynı anda birden fazla sinyale maruz kaldıklarından kokteyl partisi etkisini yaşayabilir. İnsanlardaki gibi, ses hayvanların çevrelerindeki önemli şeyleri (örn. eşler, tehditler, vb.) dinlemelerine izin verir. Bazı kırlangıçlar ve kral penguenler için sesli iletişim, gürültülü ortamlarda ebeveyn ve yavruların birbirlerini tanınmasını sağlar. Dişi kurbağalar erkeklerin çiftleşme çağrılarını dinleyip ayırt edebilirken, erkekler diğer erkeklerin saldırganlık çağrılarına fark edebilirler.46

Orijinal kaynak: kokteyl partisi etkisi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Kahneman, D. (1973). *Attention and effort *. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.

Kategoriler